top of page

Sosyal Medya!



Dünyada yaklaşık iki milyar insan internet kullanıyor. Aslında bu rakam bir o kadar fikir ve düşünce anlamına geliyor. Örneğin sosyal medyada bu yazının bu bölümüne kadar okuduğunuz zaman içerisinde kaç tweet atılmış, kaç Instagram fotoğrafı yüklenmiş veya Facebook’ da kaç yer bildirimi yapılmış olabilir bir düşünün. Tahmin bile edemeyeceğimiz kadar fazla yapılan bu paylaşımların niteliği, etkisi veya sayısı önemli değil aslında, bu kadar yoğun bir sosyal medya kullanımında fikirlerin ve düşüncelerin çeşitliliği, bu düşüncelere duyulan saygının azalmasına neden oluyor. Ayrıca bu kadar çok fikir ve düşüncenin alenen paylaşılıyor olması farklı potansiyelleri de beraberinde getiriyor. Ve maalesef bu potansiyeller çoğu zaman kin, nefret, saldırı şeklinde tezahür edebiliyor. Kendi gibi düşünmeyeni ötekileştirmek, geçmişi ile yaftalamak, yazdıkları ile yargılamak çok sık gördüğümüz sosyal medya itemleri olmaya başladı. Üstelik “duyar” adı altında bu hareketlerin meşrulaştırılmasına çanak tutanlar, dijital medyanın doğru kullanılmasının önünde ki en büyük engeldir.

 

Sosyal medya ile birlikte hayatımız da o kadar çok değişti ki, alışkanlıklarımız, hobilerimiz, konuşma tarzımız ve en önemlisi de maalesef iletişim tekniklerimiz. Artık yüz yüze olduğumuz zamanlarda bile sosyal medyada ne yaptığımızdan konuşur olduk. Yapılan araştırmalara göre sosyal medya kullananların % 60’ ının amacı, diğer insanların ne yaptığını görmekmiş. En kötüsü de sosyal medyada çok zaman harcayanlar diğer insanların kendisinden daha iyi bir hayatı olduğuna inanıyor ve bu inancını ispatlamak üzere yazılar paylaşıyor veya fotoğraf eklemeleri yapıyor.

 

Gerçekte sosyalleşme, elbette sadece insanlarla bir arada olmak demek değildir. Fakat insan doğası gereği kendi hayatını anlatmayı ve başkalarının hayatından bir şeyler öğrenmeyi ister. Her ne kadar bu istekler diğerlerinin mahrem alanları ile ilgili olsa bile durum değişmez. Sosyal medyada iletişim kurarken sahip olmadığı bir hayatın rolünü oynayan ve kafasında yarattığı karakteri kendisiymiş gibi yansıtan kullanıcıları kanıksayarak iletişim kurmaya devam ediyoruz.

 

Daha çok görülme ihtiyacı, egoyu arttırarak maalesef narsisizme neden olmaya başlıyor. Kimliksizleşme başladığı için yeni suç trendleri ortaya çıkıyor. Maalesef gelecek nesiller için endişelerimiz sadece bunlarla sınırlı kalmayacak gibi görünüyor.

 

Aslında yapılması gereken, yüz yüze iletişimi hiçbir zaman bırakmamak ve bulunduğumuz konumdaki varlığımızı sorgulamak, gerçek kimliğimizi hep ön planda tutmak olacaktır. Kısacası ve en doğrusu; sosyal ortamlarda da gerçekte olduğumuz gibi bulunmaktır. Aslında işin özü; “Ya göründüğümüz gibi olmak ya da olduğumuz gibi görünmek” değil mi?

 

Sosyal medya fenomen tarzıyla bitirelim yazıyı; “Takipçi sayınız, diğerlerinden iyi olduğunuzu göstermez, unutmayın!  Hitler ‘in de milyonlarca takipçisi vardı.”

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page